Bir ödeve destek için yapmaya başlamıştım... tabi ilk çalışma, yani numune çok zor oluyor. İnsan birtürlü karar veremiyor...daha iyi sonuç almaya çalıştıkça uzayıp gidiyor.
Derken numune tamamlanınca bir anda akıp gidiyor...
MALZEMELER:Polar,keçe,yün iplik,düğme,kumaş parçaları, elyaf dolgu,boyutlu boya, kontur boyası...
Ve sonuç tamamen el yapımı bu sevimli palyaçolar...Siz de yapabilirsiniz.
31 Ocak 2013 Perşembe
30 Ocak 2013 Çarşamba
Abiye bir çantanın günlük,trend bir ürüne dönüşmesi...

28 Ocak 2013 Pazartesi
Geri Dönüşüüüüüüüüüüüm..!
Küçük kutu jöleler çabucak bitiyor ve ambalajlar birikiyordu... E ambalaj boyutları ise çok şeker, içimden atmak gelmedi. Nasıl kullanabilirim diye düşün düşün...poşet içlerinde dökülüp duran pul ve boncukları bunlarda saklamaya karar verdim. Ama nasıl?! Tabiki süslü ve kokoş hale getirerek... Kapağına altın rengi bocuk boyayla dokular yaptım ve nikah şekerlerinden kalma çiçeklerle süsleyip bu hale getirdim :)
26 Ocak 2013 Cumartesi
Zımbalı trend bluz...
Süet benzeri bir kumaş vardı elimde... canım öğretmenim "sen değerlendirirsin" diyerek vermişti. Düşündüm ve "Burda" dergisinden bu modeli, kendime has yorumlayarak bu bluzu ortaya çıkardım.
Farklılığı sevenler... 1940 lara buyrun
Raglan kollar için olan vatkalarla alt yapısını oluşturduğum bu küçük şapka, havasını tam yansıtamamışım ama, müthiş çekici duruyor... Müthiş bir modernizasyon oldu kendi adıma.
25 Ocak 2013 Cuma
7 Ocak 2013 Pazartesi
Yumurta mı tavuktan çıkar? Tavuk mu yumurtadan?
Ezeli bir tartışma konusudur... Ancak siz şimdi merak ediyorsunuzdur,bunu nereye bağlayacak diye. Bunun en popüler örneği "Mankenden, şarkıcıdan oyuncu olur mu?" polemiğidir... bence hala da çözülememiştir. Popüler olanı bu olmasına rağmen, her meslek için bence aynı tartışma var,şahit çok zaman oluyoruz... belki de müdahili.
Üniversite diplomalı bir "hazır giyim öğretmeni"; sertifika sahibi bir spor antrenörü olarak bazen tartışmanın bu yanında bazen öteki yanında olmak durumunda kalıyorum... ne yaman bir çelişki anlatamam. "Diploma aldım ,bu işin öğretmeniyim" diyorsun,önce önyargıyı aşamıyorsun... İnsanlarımız hala bu hazır giyim işinin vardığı noktaları kabullenemeyip,"dikiş-nakış hocası mı?" diye sorarak kendince karşısındakini basite indirgediğini, orda bitirdiğini düşünüyor. Ne acı... Ardına da "ben de dikiş biliyorum, ohooo eskiden neler dikerdim. anlıyorum yani"yi bağlamıyor mu?! Sokaktan geçen on kadından dokuzu dikiş biliyor... ve sizin profesyonelce yaptıklarınızı sadece gittiği üç aylık kusta gördüğü bilgiyle eleştirebiliyor... büyük cesaret. Ondört onbeş senedir bu işin azçok içinde olan biri olarak, bukadar kesin cümleler hala kuramıyorum eleştirirken... Tabi diploma herşey de değil, bu da bir gerçek.Ben kendimi baz alarak anlattım biraz öncekileri. Çünkü gerçekten ruhu hayal etmekten, tasarlamaktan uzak bir çok insan da bitirebiliyor bizim bölümümüzü.
Ve dediğim gibi Besyo bitirmemiş, ama sertifika sahibi bir antrenörüm. yaklaşık beş yaşımdan beri ciddi anlamda sporun içindeyim. Uğraştığım hiçbir branşı laylaylom yapmadım. Kendimi sadece fiziki olarak güçlendirmedim, aynı zamanda bilgi anlamında da güçlendirdim. Ancak algıya baktığınız zaman insanlar eleman ararken sizin tecrübenize, içinizin doluluğuna bakmıyor... çok ilginç. Mesela gidiyorsunuz görüşmeye," Biz Besyo mezunu arıyoruz" deyip kesip atıyor. Ozaman federasyonlar ya bu belgeleri vermeyecek ya da bu çelişkiyi giderecek bir çalışma yapacak... Spor geçmişi olarak Besyoya giren arkadaşlara sözüm yok;ancak ilk defa Besyoya girmeyi düşününce sporla tanışanların da o okula girdiğini ve mezun olduğunu çok gördük,kimse kusura bakmasın...
Aslında bundan çıkan sonuç bana göre,insan ne aldığı diplomaya ne de yıl olarak o branşta geçirdiği yıla fazla güvenmemeli... oyılları bomboş da geçirmiş olabilir. Önemli olan gelişmek,geliştirmek,günceli takip etmek... en önemlisi samimiyet. İşte o kadar! :)
Üniversite diplomalı bir "hazır giyim öğretmeni"; sertifika sahibi bir spor antrenörü olarak bazen tartışmanın bu yanında bazen öteki yanında olmak durumunda kalıyorum... ne yaman bir çelişki anlatamam. "Diploma aldım ,bu işin öğretmeniyim" diyorsun,önce önyargıyı aşamıyorsun... İnsanlarımız hala bu hazır giyim işinin vardığı noktaları kabullenemeyip,"dikiş-nakış hocası mı?" diye sorarak kendince karşısındakini basite indirgediğini, orda bitirdiğini düşünüyor. Ne acı... Ardına da "ben de dikiş biliyorum, ohooo eskiden neler dikerdim. anlıyorum yani"yi bağlamıyor mu?! Sokaktan geçen on kadından dokuzu dikiş biliyor... ve sizin profesyonelce yaptıklarınızı sadece gittiği üç aylık kusta gördüğü bilgiyle eleştirebiliyor... büyük cesaret. Ondört onbeş senedir bu işin azçok içinde olan biri olarak, bukadar kesin cümleler hala kuramıyorum eleştirirken... Tabi diploma herşey de değil, bu da bir gerçek.Ben kendimi baz alarak anlattım biraz öncekileri. Çünkü gerçekten ruhu hayal etmekten, tasarlamaktan uzak bir çok insan da bitirebiliyor bizim bölümümüzü.
Ve dediğim gibi Besyo bitirmemiş, ama sertifika sahibi bir antrenörüm. yaklaşık beş yaşımdan beri ciddi anlamda sporun içindeyim. Uğraştığım hiçbir branşı laylaylom yapmadım. Kendimi sadece fiziki olarak güçlendirmedim, aynı zamanda bilgi anlamında da güçlendirdim. Ancak algıya baktığınız zaman insanlar eleman ararken sizin tecrübenize, içinizin doluluğuna bakmıyor... çok ilginç. Mesela gidiyorsunuz görüşmeye," Biz Besyo mezunu arıyoruz" deyip kesip atıyor. Ozaman federasyonlar ya bu belgeleri vermeyecek ya da bu çelişkiyi giderecek bir çalışma yapacak... Spor geçmişi olarak Besyoya giren arkadaşlara sözüm yok;ancak ilk defa Besyoya girmeyi düşününce sporla tanışanların da o okula girdiğini ve mezun olduğunu çok gördük,kimse kusura bakmasın...
Aslında bundan çıkan sonuç bana göre,insan ne aldığı diplomaya ne de yıl olarak o branşta geçirdiği yıla fazla güvenmemeli... oyılları bomboş da geçirmiş olabilir. Önemli olan gelişmek,geliştirmek,günceli takip etmek... en önemlisi samimiyet. İşte o kadar! :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)